Ülkemiz, verimli topraklara sahip olması ve coğrafi konumu nedeniyle yüzyıllardır çeşitli medeniyetlere ve farklı kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Bu kültürlerin etkileri her alana olduğu gibi sanata ve müziğe de yansımıştır. Bu nedenle ülkemiz zengin bir müzik geçmişine ve kültürüne sahiptir. Bu dersimizde ülkemize ait müzik türlerinin en başında gelen Türk Halk Müziğimize yön veren sanatçılarımızı ve eserlerini inceleyeceğiz. Türk Halk MüziğiTürkülerde Anonim ve Beste Kavramı Türkü denince genellikle, anonim olanlar, yani sahibi belli olmayan, halkın ortak malı olan, sözlerinde ve müziğinde yörenin folklorik özellikleri bulunan, kaynağından çıktıktan sonra halkın yıllarca benimseyerek söylediği, zaman içerisinde bazı değişikliklere uğrayan ezgiler akla gelir. (folklor: halk bilimi, halkın töre ve gelenekleri) Önceleri kişinin yaratısı olarak meydana çıkan türküler, bir süre sonra toplumun malı olur. Türkü çıktığında, bestekârına ait iken, duygu ve düşünce yönünden halkı ilgilendirirse, halk tarafından sevilir ve benimsenir; o zaman ağızdan ağıza dolaşmaya başlar ve zaman içinde bestekâr unutulur. Türküde kişilik izleri varsa silinir, yani yeniden az ya da çok işlenerek değişikliğe uğrar. Böylece türkü halkın malı (Anonim) olarak yaşamaya devam eder. Ancak günümüzde iletişim ve kayıt cihazlarının gelişmesi ve türkünün telif yönünden bir değerinin ortaya çıkmasıyla artık türküyü yakan veya besteleyen kişi ezgiye damgasını vurmakta, notere ve çeşitli kurumlara başvurarak bestelediği eseri kendi adına kaydettirmektedir.Paragraph. Düzenlemek için buraya tıklayın. UNESCO 2023 yılını Aşık Veysel'i Anma ve Kutlama Yılı ilan etmiştir. Unesco: Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (İngilizce: United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization, kısaca UNESCO) Âşık Veysel Şatıroğlu (1894 - 1973) : https://www.kulturportali.gov.tr/portal/2023--sik-veysel-yili- Not: 1967'de Âşık Veysel'in konser vermek için Zile'ye gelişinde çekilen bu fotoğrafta, ön sırada, sol baştaki âşık Sadık Doğanay'dır. Âşık Sadık DoğanaySadık Doğanay (1933, Yücepınar, Zile, Tokat - 23 Ocak 1979, Zile) Türk Halk Müziği sanatçısı, söz yazarıdır. Aşık Veysel gibi Aşık Sadık Doğanay'da görme engelli olmasına rağmen sanatı engel tanımaz nitelikte büyüktür. Veysel 7 yaşında görme duyusunu yitirmiştir fakat Sadık Doğanay'ın engeli doğuştandır. Çocuk yaşta bağlama ve keman çalmayı öğrenmiştir. Gezgin bir âşık olarak sık sık yakın çevredeki çeşitli illeri ve köyleri dolaşmış, çevredeki birçok konserde mahalli sanatçı olarak bağlama çalıp türküler, deyişler söylemiştir. Deyişlerinde Sadık, Âşık Sadık ve Sadık Baba mahlaslarını kullanmakla birlikte Sefil Sadık ve Sefil Sadık Baba mahlasını da kullandığı görülmüştür. Günümüze dek birçok sanatçı tarafından ve Çöpçüler Kralı filminde de Kemal Sunal tarafından söylenen "Bir Güzelin Hasretinden Ahından" ile "El Vurup Yaremi İncitme Tabip" bilinen eserleri arasındadır. 1960 yıllarından itibaren Zile lisesi radyosunda deyişleri yayınlanan Âşık zaman zaman Ankara ve İstanbul radyolarına gelerek mahalli sanatçı olarak türküler söylemiş ve bantlar doldurmuştur. Ayrıca; Adana, Çukurova, Diyarbakır, Antalya gibi radyolarda türküler söylemiş, bir dönem tüm yurda sesini duyurmuştur. Kendine has bağlama çalış tekniği ve yorumu ile 300'e yakın sayıda bestesi, 700-800 türkü repertuarı olduğu tahmin edilmektedir. Aşık, doğuştan gözlerinin görmemesine rağmen, bağlama ve kemanı çok iyi düzeyde çalabildiği gibi; kaval, mey, zurna gibi başka sazları da icra edebilen bir yetenektir. Aşık Veysel, Davut Sulari, Mahzuni Şerif, Aşık Şahturna, Kul Hasan gibi aşıklara meşk edip konserler ve dinletiler vermiştir. 5 çocuk babası olan Âşık Sadık Doğanay 29 Ocak 1979'da Zile'de 46 yaşında kalp krizi nedeniyle vefat etmiştir. Doğup büyüdüğü köyü olan Yücepınar'a defnedilmiştir. "Tel kırılsın gönül kırılmasın!" "Saygısızlık olmasın, ceketimi çıkartabilir miyim?" Âşık Mahzuni Şerif, kimlikteki adıyla Şerif Mahzuni ya da doğum adıyla Şerif Cırık, (17 Kasım 1939,Berçenek, Afşin Kahramanmaraş - 17 Mayıs 2002, Köln, Almanya), Türk halk ozanı. 453 plağı, 58 kasedi ve yayımlanmış 8 adet kitabı bulunuyor. Ayrıca TRT tarafından çekilmiş 2 adet belgeseli bulunmaktadır. 1989-1991 yılları arasında Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesindeki Damlataş Köyünde Meyrik adında güzeller güzeli bir gelin yaşıyordu; Meyrik. Meyrik teyzesinin oğlu Hasan ile zorla evlendirilmiştir. Evlenmeden önce verem hastalığına yakalanan Meyrik evliliğinin daha baharı olan 3. ayında fenalaşır ve Kahramanmaraş Devlet Hastahanesine kaldırılır. Henüz fenalaşmasının üzerinden çok geçmemiştir ancak köye “Meyrik öldü” haberleri yayılmaya başlamıştır. Kadınlar toplanır ağıtlar yakılır. Meyrik türküsü o anda Meyrik’in teyzesi ve aynı zamanda kayınvalidesi tarafından yakılan ağıttır. 1970 yılında Meyrik ölmüştür… Meyrik’in ölümünün üzerinden 1 yıl geçmiştir. 1971 yılında Aşık Mahzuni Şerif köye gelerek Meyrik Türküsü’nü besteler. Halen Türk Halk Müziği’nin en sevilen türkülerinden biri olan bu yanık türkü, birçok sanatçı tarafından söylenmiştir, söylenmeye de devam etmektedir. Selda Bağcan (14 Aralık 1948, Muğla), Türk şarkıcı ve besteci. Çıkış yaptığı 1970'lerden itibaren Türkiye'de ve dünya genelinde tanınarak Türk halk müziği ve Anadolu rock tarzlarında şarkılar yaptı. 1989 Yılında Diyarbakır’da doğmuştur. Şark bülbülü lakabı ile anılır. Dokuz yaşında iken hafız olmuş ve Kuran-ı Kerim okuyarak ailesinin geçimine katkı sağlamıştır. 1917 yılında Gazi Köşkü’nde (diğer Adı Seman Köşkü) arkadaşları ile türkü söylerken Mustafa Kemal Atatürk onun sesini duyar ve yanlarına gelip kendisi ile tanışmıştır. Diyarbakır Valiliği’nde memur olarak çalışmıştır. Celal Güzelses’in İstanbul’da plak firmaları ile teması sürerken bir gün Feyzi Pirinççioğlu, Celal Güzelses’i Dolmabahçe Sarayı’na götürerek Atatürk’e tanıtır. “İşte Diyarbakır’dan plak yapmaya gelen gencimiz” der. Atatürk, Celal Güzelses’e ismini sorunca o da “Mehmet Celalettin” der. Atatürk, “1917 yılında Seman (Gazi) Köşkü’nde bana şarkı ve türkü okuyan sen miydin?” diye sorunca Celal Güzelses de “Evet efendim bendim.” diye cevap verir. Atatürk, Dolmabahçe’de bulunan kişilere Celal Güzelses’i tanıtır. Celal Güzelses’in daha önce Diyarbakır Ulu Camii’nde müezzinlik yaptığını öğrenince Celal Güzelses’e şu soruyu yöneltir “Celal bana Peygamberi anlat nedir, nasıl biridir?” Celal Güzelses mevlit okumaya başlar. Selam kısmında herkes ayağı kalkar el bağlar. Okuduğu mevlit bitince şu açıklamayı yapar: “Efendim siz ki yoktan bir vatan yarattınız. Cihana kafa tuttunuz, herkes sizin önünüzde diz çöktü. İşte hiç görmediğiniz zat-ı muhteremin önünde ayağa kalktınız el bağladınız işte peygamberimiz budur.” deyince Atatürk, Celal Güzelses’i tebrik eder ve orada bulunan “Colombia” plak firmasının yetkilisine dönerek “Celal’in okuduğu bu mevlidi de plağa doldurun” der. Atatürk’ün bu isteği üzerine Celal Güzelses iki adet mevlit plağı doldurmuştur. 1956 yılında vefat etmiştir. Cenazesi Ulu Cami’den eller üzerinde ilahi ve tekbirlerle alınarak, vasiyeti üzerine, Mardin Kapı Mezarlığı’nda Şeyhi Zeki Efendi’nin gömülü olduğu mezarın alt kısmında toprağa verilmiştir. Celal Güzelses’ten yaklaşık olarak 46 kadar türkü derlenmiştir. Bunlar; Ağlama Yar Ağlama, Bülbülün Kanadı Sarı, Dağlar Dağımdır Benim, Esmerin Ağı Gerek, Mardin Kapı Şen Olur, Nare Esvap Yıkıyor, Vallahi O Yârdir… gibi türkülerdir.
Önceki yıllarda müzik derslerinizde öğrendiğiniz marşları hatırlıyor musunuz?
Sizce bu marşlar hangi konularda yazılmıştır? Bugün 18 Mart, sizce bu tarih ne ifade ediyor? Bugün “Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yıl dönümü” ve dersimizin konusu da bu yüzden marşlarımız. Bu derste öğreneceklerimiz: Millî birlik ve beraberlik duygusunu güçlendiren marşlarımızın önemi, Marşlarımızın genellikle bayrak sevgisi, cumhuriyet, vatan sevgisi bağımsızlık gibi konularda yazılır. Marşların coşkulu ve sözlerini doğru telaffuz ederek seslendirilmesi gerekir. Marşlardan örnekler bileceğiz. Plevne Marş’ını öğreneceğiz. Marş nedir?
Marşlar, belirli bir amaca hizmet eden, güçlü ve düzenli bir ritme sahip, basit ve ezberlenebilir melodili, tekrarlayan sözleri olan ve çeşitli temaları ele alan müzik eserleridir.
Marşların amaçları, ritmik yapıları, melodik yapıları, sözleri ve temaları onları diğer şarkılardan ayırır. 1. Amaç: Marşlar, belirli bir amaca hizmet etmek için yazılır. Bu amaçlar şunlar olabilir:
2. Ritmik Yapı: Marşlar, güçlü ve düzenli bir ritme sahiptir. Bu ritim, yürüyen bir topluluğun adımlarını koordine etmeye yardımcı olur. Yürüyüş marşlarına örnek: Gençlik marşı(dağ başını duman almış), 10. Yıl marşı 3. Melodik Yapı: Marşların melodileri genellikle basit ve kolayca ezberlenebilecek şekildedir. Bu, insanların marşa kolayca katılmalarını ve birlikte söylemelerini sağlar. Örnek Eskişehir marşı. 4. Sözler: Marşlarda genellikle tekrarlayan sözler bulunur. Bu sözler, topluluğu motive etmeye ve birlik duygusu yaratmaya yardımcı olur. Örnek: İzmir marşı 5. Temalar: Marşlar çeşitli temaları(konuları) ele alabilir. Vatanseverlik, ideoloji, spor, dayanışma ve daha birçok tema marşlarda işlenebilir. En yaygın marş temaları şunlardır:
Orman işletme, Milli eğitim, Kızılay gibi kurumların, Şehir adlarının(Ankara marşı, Eskişehir, İzmir vs) marşları olabileceği gibi Vatanımızı, bağımsızlığımızı milli birliğimizi ve Atatürk’ü konu alan milli marşlarımız vardır bunların başında da İstiklal Marşımız’ın gelir.
İstiklal Marşı
Türkiye cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti milli marşıdır. Marş nedir? Marş, kuvvetli ve düzenli bir ritme sahip, genellikle uygun adım yürüyüşler için yazılan ve askeri bandolarda çalınan müzikal eserdir. Marşlar canlı askeri marşlardan, durgun cenaze marşlarına kadar farklı ruhsal durumları yansıtabilir ve farklı amaçlarda yazılabilir. Beethoven'ın Eroica Senfonisi, Franz Schubert'in askeri marşları, Chopin'in La diyez minör/Si minör sonatındaki Marche Funèbre (cenaze marşı) ve Handel'in Saul oratoryosundaki Ölüm Marşı farklı atmosfere sahip marşlara örnek verilebilir. Milli marş, Ulusal marş adıylada bilinen, özlü dizeleriyle bir ulusun, bağımsızlığını ve gücünü, yurt ve bayrak sevgisini, özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlık tutkusunu, yurtseverlik duygusunu yansıtan halk tarafından benimsenmiş ve kabul görmüş, bestelenmiş haliyle genellikle ülkeler arası etkinlerde seslendirilen sözlü marştır. Milli marşlar, pekçok yerde kullanılabilir; özellikle milli bayram ve kutlamalarda yaygın olarak kullanıldığı gibi spor etkinliklerinde de çalınır. Başta Olimpiyat Oyunları olmak üzere çoğu sportif mücadele sonunda yapılan madalya törenlerinde altın madalya kazanan takımın veya sporcunun ülkesinin milli marşı çalınır. Bazı ülkelerde okullarda dersler başlamadan önce milli marş okunur; radyo ve televizyonların yayınlarına başlamadan önce hatta bir tiyatro ya da sinema gösteriminden önce bile marş çalınabilir. Bazı okullarda pazartesi günleri derslere başlamadan önce ve cuma günleri okul bittikten sonra tören yapılır. Bu, milli bütünlüğü destekleyici bir eylemdir. İstiklal nedir bilen var mı? İstiklal: Bağımsızlık, özgürlük, hürriyet, hür olmak. Arapça kökenlidir. istiklal marşı epik ve lirik bir şiirdir, aruz vezni ile yazılmıştır. epik: kahramanlik teması içeren anlatıların özelliği(destansı) lirik: coşkulu, akıcı İstiklal marşını siz yazsaydınız, o yıllarda ülkemizin durumunu içselleştirerek nelerden bahsederdiniz? 1920'de maarif vekaleti'nin açtığı milli marş güftesi müsabakasına 724 şiir gelmiş, 6 tanesi beğenilmiş, şiir sunanların içlerinde Kazım Karabekirler bile var ama sürenin de uzatılmasına rağmen istenen vasıfları taşıyan bir güfte gelmemiş bunun üzerine Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mehmet Akif'e hususi mektup yazarak müsabakaya katılmasını ister. Mehmet Akif verilecek mükafatı almamak koşuluyla teklifi kabul eder zaten bir müddettir arkadaşlarına yazmakta olduğu şiirden bazı kıtalar okumaktadır. Müsabakaya girme kararı verilince kıtalar bütünleşmiş, şiir tamamlamıştır. Şiir, 12 mart 1921'de büyük millet meclisinde alkışlar içersinde Türk milli marşının güftesi olarak kabul edilir. Her yıl 12 mart tarihinde İstiklal Marşının kabulu olarak özel bir gün olarak anılır. not: Birinci TBMM 23 Nisan 1920'de toplanmıştır. Cumhuriyet ise bu tarihten üç buçuk yıl altı gün sonra 29 Ekim 1923'te ilan edilmiştir. bu şiir için konan 500 cumhuriyet altını(o gün ki millet vekili maaşı 3 altın) ödül Mehmet Akif tarafından kabul edilmemiş, kendisine ısrar edilmesi üzerine de onun isteğiyle, tedavi edilmekte olan gazilere bağışlanmıştır. esas metin "kahraman ordumuza," şeklindeki ithafla başlar. (ithaf: bir yapıtı birinin adına sunmak, ona hediye etmek) İstanbul işgal altındayken İstiklal Marşımız ilk kez Ahmet Halid Bey tarafından gizlice bastırılıp dağıtılmıştır. Kendisi bir öğretmendir. (yıl 1920) Şiirin içerdiği dini hava, o zamanki savaşı yapan askerlerin motivasyonları, ve o askerlerin komutanlarının AtaTürk dahil, aşılamak istediği motivasyonla birebir örtüşür. Askerimiz bağımsızlık için iman gücü ile savaşmıştır. Ataturkun askerleri, ellerinde kuran, okuyarak veya sahadet getirerek dusmana dogru yürümüşlerdi. Şehitlik mertebesine erişmek için bunu yapabildiler. İşte bu yüzden kazandılar, kazandık. Ölecegini bile bile gerektiğinde "allah allah" diyerek olume atılan, cepheye sevk edilen top mermisine, ıslanmasın diye çocuğunun üzerindeki örtuyu örten kadınların bu ülke uğrunda hayatını kaybetmiş binlerce masum çocuğun, gencin, kadının ve erkeğin sırtında yükselen bir devlet icin yazılan ve her okunduğunda gözlerimizin dolduğu, içimizi buran ama bize güç veren marştır. Çok az millete bu kadar anlamlı, bu kadar edebi olarak incelmiş bir marş sözü nasip olur. Dip not: Türkiye, şiir'in yazıldığı vakit henüz laik bir devlet değildi. "allah bize bir defa daha istiklal marşı yazdırmayı nasip etmesin.." Mehmet Akif Ersoy İstiklal marşının günümüzdeki bestesi dışında farklı besteleri de vardır. ilk beste 1924 yılında acem aşiran makamında nim sofyan ritminde Ali Rıfat Çağatay tarafından yapılmış, Günümüzde okunan Osman Zeki Üngör'ün bestesinden önce kullanılan resmi beste budur. Nihavend nim sofyan bestesi Ahmed Yekta Madran, Rast nim sofyan bestesi Muallim İsmail Hakki Bey, Rast sofyan bestesi Eyyubi Mustafa Sunar tarafından yazılmıştır. Anayasamızın 4. maddesi der ki "ilk 3 madde değiştirilemez; değiştirilmesi teklif edilemez". milli marşımız da 3. maddede yer almaktadır. İstiklal Marşı ayakta okunur: Alman Zdf televizyonunda Thomas Gottschik in sundugu "bahse var mısın" adli yarışma programına başvuran, İsviçreli Michael Sauser 188 ülkenin ulusal marşını notasıyla birlikte söyleyebileceğini iddia etti. Yarışma isteği kabul edildi ve yarişma günü jüri'nin seçtiği beş ülkenin ulusal marşı'nin okunmasi kararlastirildi. secim yapıldı, marşlari okunacak ülkeler sirayla çin, misir, tayland, bosna hersek ve Türkiye idi. Michael Sauser, ilk dört ülkenin marşını başarıyla okuyunca jüri yeterli bularak yarışmayı kazandığını söyledi ve Türk ulusal marşı'nin okunmasina gerek olmadığını söyledi, ancak Michael Sauser " hayır mademki Türk bayrağını da seçtiniz Türk ulusal marşıni da söylemek istiyorum " dedi. bunun üzerine jüri ve yapımcı kabul etmek zorunda kaldı, orkestra hazırlandığında Michael Sauser salona dönerek "yalnız Türk ulusal marşı ayakta dinlenir kalkmanizi rica ediyorum, Türkler marşlarını ayakta okur ve dinlerler'' dedi. katılımcıların saşkın davranışları biraz sonra Michael Sauser'un ricasını yerine getirmeye dönüştü ve Michael Sauser o güzel aksanıyla Türk ulusal marşı'ni muhtesem sekilde icra etti. İSTİKLÂL MARŞI -Kahraman Ordumuza Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl, Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın… Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın. Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı; Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım; Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım; O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl; Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl! 1.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler ŞAFAK: Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık. SANCAK: Bayrak, liva. OCAK: mecaz Ev, aile, soy. MİLLET: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus. YÜZMEK: mecaz Dalgalanmak. 2.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler ÇATMAK: Kaşını, yüzünü sertlik, öfke bildiren bir duruma sokmak. ÇEHRE: Yüz. HİLAL: Ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi, ayça, yeni ay.(BAYRAK). IRK: Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu. CELAL: Öfke, kızgınlık. HAKK: Allah. İSTİKLAL: Bağımsızlık. 3.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler EZEL: Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik. HÜR: Özgür bir biçimde. ÇILGIN: Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun. KÜKREMEK: Deniz, nehir kabarmak, taşmak. BENT: Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet. ENGİN: Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, vâsi. 4.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler GARP: Batı, günindi (Avrupa) AFAK: Ufuklar. ZIRH: Savaşlarda ok, kılıç, vb. silahlardan korunmak için giyilen, demir ve tel levhalardan yapılmış giysi. İMAN: İnanç. SERHAT: Sınır boyu. ULUMAK: Köpek, kurt, çakal vb. hayvanların uzun, iniltili, ağlar gibi çıkardığı ses. MEDENİYET: Uygarlık. 5.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler SİPER: Korunulacak, arkasına, altına veya içine girerek saklanılacak yer. HAYASIZ: Utanma duygusu olmayan,arsız,edepsiz. AKIN: Düşman topraklarına tedirgin etme, yıldırma, çapul vb. amaçlarla toplu olarak yapılan baskın. VAAT: Bir işi yerine getirmek için verilen söz. 6.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler TOPRAK: Yer kabuğunun canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. KEFENSİZ YATAN: Şehit. ŞEHİT: Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse. VATAN: Yurt. 7.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler FEDA: Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme. ŞÜHEDA: Şehitler. CANAN: Gönülden sevilen, gönül verilmiş olan kadın, sevgili. HÜDA: Allah. TEK: zarf Önüne getirildiği cümleye istek ve özlem kavramı katar. CÜDA: Yurt, baba ocağı gibi çok sevilen şeylerden ayrılmış olan, uzak kalmış olan. 8.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler RUH: İnsanda, vücuttan ayrı bir varlık olarak var olduğuna inanılan öz. İLAHİ: Allah ile ilgili olan, Allah'a özgü olan. EMEL: Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek. MABED: Tapınak(cami). NAMAHREM: Yabancı, el. ŞEHADET: Tanıklık, şahitlik. EBEDİ: Sonsuz, ölümsüz, bengi. 9.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler VECT: Sevgi veya heyecandan doğan coşkunluk, kendinden geçme.Coşkulu istek. SECDE: Namaz kılarken alnı, el ayalarını, dizleri ve ayak parmaklarını yere getirerek alınan durum. CERİHAM: Yara. RUH-I MÜCERRED: Maddesiz(soyut)ruh. NAAŞ: Ölü. ARŞ: İslam inanışına göre göğün en yüksek katı. 10.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler ŞANLI: Yüce, ulu, büyük. HELAL: Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinî bakımdan yasaklanmamış olan, haram karşıtı. EBEDİYET: Sonsuzluk. İZMİHLAH: Yıkılma, çökme. HÜRRİYET: Özgürlük. İSTİKLAL: Bağımsızlık. Ülkemiz, verimli topraklara sahip olması ve coğrafi konumu nedeniyle yüzyıllardır çeşitli medeniyetlere ve farklı kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Bu kültürlerin etkileri her alana olduğu gibi sanata ve müziğe de yansımıştır. Bu nedenle ülkemiz zengin bir müzik geçmişine ve kültürüne sahiptir. Bu dersimizde ülkemize ait müzik türlerini tanıyacağız. "Müzik Türü" KavramıMüzik türü ya da stili kendine özgü anlatım, şekil, ifade ve tekniklere sahip müzik eserlerini gruplandırmak ya da kategorize etmek için kullandığımız terimlerdir. Müzik türü ya da stili yerine başka terimler de kullanıldığını görebilirsiniz Genre(Janra), müzik çeşidi, müzik tarzı gibi. Yurdumuzdaki müzik türleri: Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği, Mehter Müziği, Dini müzik, Pop müzik vs. Türk Halk MüziğiTürkülerde Anonim ve Beste Kavramı Türkü denince genellikle, anonim olanlar, yani sahibi belli olmayan, halkın ortak malı olan, sözlerinde ve müziğinde yörenin folklorik özellikleri bulunan, kaynağından çıktıktan sonra halkın yıllarca benimseyerek söylediği, zaman içerisinde bazı değişikliklere uğrayan ezgiler akla gelir. (folklor: halk bilimi, halkın töre ve gelenekleri) Önceleri kişinin yaratısı olarak meydana çıkan türküler, bir süre sonra toplumun malı olur. Türkü çıktığında, bestekârına ait iken, duygu ve düşünce yönünden halkı ilgilendirirse, halk tarafından sevilir ve benimsenir; o zaman ağızdan ağıza dolaşmaya başlar ve zaman içinde bestekâr unutulur. Türküde kişilik izleri varsa silinir, yani yeniden az ya da çok işlenerek değişikliğe uğrar. Böylece türkü halkın malı (Anonim) olarak yaşamaya devam eder. Ancak günümüzde iletişim ve kayıt cihazlarının gelişmesi ve türkünün telif yönünden bir değerinin ortaya çıkmasıyla artık türküyü yakan veya besteleyen kişi ezgiye damgasını vurmakta, notere ve çeşitli kurumlara başvurarak bestelediği eseri kendi adına kaydettirmektedir. Başlıca Türk Halk Müziği ÇalgılarıTürk Sanat Müziği (ve Türk Halk Müziği Arasındaki Farklar)Türk Halk Müziği yerel ve yöresel özelliklere sahiptir. Kaynağı halk ozanları, yaşanmış hikayeler olan folklorik bir müziktir. Yöreden yöreye değişiklik gösterir. Sözlü kaynaklara dayanır. Türk Sanat Müziğinin kaynağı ise saraydır. Estetik özellikleri baskındır. Kökenini saraya ait olan divan edebiyatından alır. Dili ağırdır ve genellikle halka hitap etmez. Önde gelen temsilcileri: Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Sadettin Kaynak Başlıca Türk Sanat Müziği ÇalgılarıVivaldi'nin dört mevsim keman konçertosunun bahar bölümünü dinlerken, şu kolay soruyu cevaplamanızı istiyorum: “Doğada, sokakta, yolda, okulda yani günlük hayatın içinde duyduğunuz düzenli şekilde tekrar eden sesler nelerdir?” Örnek olarak kalp ritmi, at yürüyüşü, tren sesini, kurba(vak-vak) düşünüp canlandırınız RİTİM: Uzun ya da kısa süreli seslerin birbiri ardına düzenli olarak tekrar edilmesine ritim (tartım) denir. Kelimelerin ve şarkıların ritmini yazabiliriz. Farklı ritimleri öğrenip eğlenceli çalışmalar yapabiliriz. Müzik eserlerinde birbiri ardına düzenli aralıklarla sıralanan vuruşlar ritim olarak adlandırılır. Aşağıdaki videonun 18:36-19:47 arasındaki konumuzla alakalı kısmını izleyiniz. (Aslında hepsini izlemeniz faydalı olacaktır fakat konumuzla alakalı olan bölüm önceliğimiz.) Aşağıdaki şarkıyı dinledikten sonra, siz de söyleyiniz: Küçükken annelerimizin okuduğu ninnileri hatırlıyor musunuz? Eğer anneniz “Uyusun da büyüsün” ninnisini yavaş ve yumuşak bir şekilde değil de hızlı ve yüksek sesle okusaydı annemizin beklediği sonuç gerçekleşir miydi? İstiklal marşını coşkulu ve gür değil de yavaş ve yumuşak bir sesle okursak marşın amacı gerçekleşmiş olur mu? Çalarken ve söylerken seslendirdiğimiz eserlerin ne anlatmak istediğini iyi yansıtabilmek için hız ve gürlük basamaklarına ihtiyaç duyarız. Müzik kitabımızdan rastgele sayfalardan notalara bakıp sol üst köşesindeki hız terimlerine dikkat edelim. Her şarkının temposuna dikkat ederek seslendirmeliyiz. Adagio(yavaş), Andante(orta yavaş), Moderato(orta), Allegro(çabuk) işaretleri doğada şu şekilde karşımıza çıkıyor: Yukarıdaki görseli hızlarına göre sıralayalım.Oyun şarkısını arkadaşlarınızla oynayınız. DEĞERLENDİRME SORULARI: 1-“Bir müzik eserini belirtilen hız basamaklarında çalmak ve seslendirmek sizce neden önemlidir?” 2-Mozart- Rondo Alla Turka(Turkish march) eserini dinleyip hangi hız terimine göre olduğunu bulunuz. Ses Nasıl Oluşur? Bir sesin oluşabilmesi için titreşim hareketi gereklidir. Titreşim bir nesnenin ileri geri hareketidir. İnsan sesinin oluşabilmesi içinde bir titreşimin oluşması gerekmektedir. hoparlörler titreştiği için ses çıkartabiliyor, ileri geri çok hızlı titreştiği için gözle göremeyiz, bu harekete bilimsel olarak osilasyon denir. Titreşim sonucunda havayı ileri geri hareket ettirir, havada yayılan bu titreşim kulağımız içine kadar ulaşarak beynimizde ses olarak işitilir. Dalgalar, enerjiyi ortamın içinde ortamı hareket ettirmeden taşıyabilirler. Ortam sesin yayılabilmesi için gerekli olan materyale verilen addır. Sesin yayılması için tipik ortam havadır ancak ses metal, su, insan vucudunda dahi yayılabilir. Aslında hava taşınmıyor, enerji taşınıyor, hava olsaydı buna ses değil rüzgar derdik. Bu yüzden ses dalgası denir. Peki Hz nedir Frekans nedir? Frekans veya titreşim sayısı bir olayın birim zaman (tipik olarak 1 saniye) içinde hangi sıklıkla, kaç defa tekrarlandığının ölçümüdür, matematiksel ifadeyle periyodun çarpmaya göre tersidir. Bir olayın frekansını ölçmek için o olayın belirli bir zaman aralığında kendini kaç kere tekrar ettiği sayılır, sonra bu sayı zaman aralığına bölünerek frekans elde edilir. frekans, Hertz (Hz) ile gösterilir. Olayın iki Hertzlik bir frekansa sahip olması ise, olayın saniyede kendini iki kere yinelediğini ifade eder. Frekansı ölçmenin başka bir yolu ise olayın kendini tekrar etmesi arasında geçen süreyi tayin etmektir, zira frekans bu sürenin çarpmaya göre tersi olduğundan dolaylı olarak elde edilebilir. İki yineleme arasında geçen süreye periyot denir ve fizikte genellikle T ile gösterilir. Sesin hızı ortam iletim sıralaması? Hava 340 metre/saniye (yaklaşık 1235.5 km/saat) Su 1500 Tahta 4700 Demir 5100 Boşluk yayılmaz Örnek olay: Havai fişeklerin patladığını önce görüp sonra sesini duyarız. Çünkü ışık hızı, ses hızından çok daha hızlıdır, ses bize ulaşana kadar havai fişek çoktan patlamış olur. Bu ölçümler deniz seviyesi ve 20°C sıcaklıkta elde edilmiştir, Hava soğudukça ses hızı azalır. dB nedir? Ses şiddetinin ölçüm birimi Desi BELL'dir. Alexander Graham BELL icat etmiştir. Bell özel ad olduğu için kısaltması büyük harfle yazılır: dB Normal bir insan 0 ila 50 desibellik sesleri kolayca işitebilir ve bundan rahatsız olmaz. 85 dB şiddetinde bir ses veya gürültü kulakları rahatsız eder ve uzun süre sunuk kalındığında kulakta hasar oluşur. İnsan kulağı uzun süre yüksek seste müziğe maruz kalırsa kalıcı işitme kayıplarına sebep olur. Örneğin: Düğün salonları, canlı müzik yapılan kafeler, yüksek sesli konserler, kulaklıkla yüksek seste müzik dinlemek vs... Yurt dışında bu tarz yüksek sesli mekanların girişinde yüksek ses ve sağlığa zararlı olmasıyla ilgili uyarılar vardır. Cep telefonlarına indirilebilen uygulamalarla evinizdeki veya gittiğiniz bir müzikli mekanın seslerinin dB seviyesini ölçebilirsiniz. Peki hayvanlar arasında en yüksek ses çıkaranlar hangileridir? Hiç düşündünüz mü? Yeryüzünde en yüksek sesi çıkaran, dünyada çok uzak mesafelere kadar seslerini duyuran 10 hayvan : Kaplan Tabanca Karidesi: Bu canlı türü denizde ve karada en yüksek sese sahiptir ve 200 desibel gücünde ses çıkarabilmektedir. Denizde yaşamını sürdüren bu canlı, karada yaşamını sürdürseydi, insanların kulaklarında sağır edici bir iz bırakabilirdi. Mavi Balina: Mavi balinalar bir el bombasının veya bir jet motorunun çıkardığı sesten daha güçlü bir ses çıkarabilmektedir. Haberleşme için çıkardıkları ses 188 desibel gücündedir. Fil: Haberleşmek amacıyla yüksek ses çıkaran hayvan türlerinden biri de fildir. Sesleri ortalama olarak 8 km mesafeden duyulan fil sesinin, şimdiye kadar en uzaktan ölçülen sesi 32 km uzaklıktadır. Uluyan Maymun: Karada yaşamını sürdüren bu maymun türünün erkekleri kükremeyle, dişileri ise tiz bir ses çıkararak karadaki en yüksek sesi çıkaran canlı olarak bilinir. Yağmur ormanlarında yaklaşık olarak 16 km uzaklıktan seslerini duymak mümkündür. Sırtlan: Sırtlanlar, tehdit unsuruyla karşılaştıklarında veya saldırıya uğradıklarında, çıkardıkları kıkırdama gibi seslerle 13 km uzaklıktan duyulabilirler. Aslan: Besin zincirinin zirvesinde yer alan Aslanların kükremesi 8 km mesafeden duyulabilir. Bulldog Yarasası: Bu yarasa türü en yüksek ses çıkaran hayvan türlerinden biridir. Gece evini bulmak için çıkardığı ses 137 desibel gücündedir ve ciddi anlamda rahatsız edici bir sestir. Baykuş Papağanı: Kuş türleri arasındaki en yüksek sese sahip olan Baykuş Papağanı, 7 km mesafeden duyulabilen bir ses çıkarmaktadır. Kese Cırcır Böceği: Avustralya’da yaşamını sürdüren bu canlı, çiftleşme çağrısı yaparken 120 desibel gücünde ses çıkarabilirler ve bu ses 2-3 km mesafeden duyulabilir. Kuzey Ayı Balığı: Bu Ayı Balığı, dişileri etkilemek ya da diğer erkekleri korkutmak için çıkardığı ses ile, çok uzak mesafelerden duyulabilir. İnsan Sesi Nasıl Oluşur? Nefes verirken akciğerlerden gelen hava gırtlağımızda yer alan ses tellerine titreştirerek ham sesi oluşturur. Ses telleri saniyede; erkeklerde 100-150, kadınlarda 200-250, bebeklerde 400 kere titreşir. Bu ham ses boğaz, burun ve ağız boşluklarında şekillenerek her insana özgü olan ses tonunu oluşturur. Bu özgün ses daha sonra ağız içi organlarımızın ( dil, diş, dudak, damak, yumuşak damak) çeşitli pozisyonlara girmesiyle konuşma sesine dönüşmektedir. İnsan sesi üç aşamada içinde oluşmaktadır. Bunlar: Respirasyon yani solunum aşaması; Fonasyon yani ses tellerinin titreşim aşaması ve Rezonans yani oluşan ham sesin bir şekle girip her insana özgü olan ses tonunun oluşum aşamasıdır. Bu aşamaya bir de Artikülasyon yani konuşma seslerini üretim aşaması eklendi mi konuşma gerçekleşmektedir. sesimiz ses kayıtlarında neden farklı duyulur? sesimizi iki şekilde duyarız, birincisi ağzımızdan çıkan ve havada yayılan sesleri kulağımıza ulaşması ile duymamız ikincisi konuşurken kafa tasımızında yayılarak kulağımıza ulaşan ses dalgalarıdır. kayıt ettiğimiz sesimizi duyarken aslında mikrofonun havadaki sesi duyuyoruz, bu yüzden bize farklı gelir. İyi haber şu ki başkalarına farklı gelmez, sadece bize farklı gelir, çünkü başkaları sadece havadaki sesimizi bilir. Gerçek sesimiz budur. İnsanların üretebildikleri ses frekansı 85 – 1000 Hz arasıdır. İnsan kulağı 20Hz-20.000 Hz aralığında işitme yeteneğine sahiptir. Diğer canlılar ise; İnsan= 20–20.000 Hz Mavi balina=2- 20 Hz Katil balina(Orka)=0.5–125.000Hz Fil =1 Hz ile 20.000Hz Gergedan=5 Hz te birbirlerine sinyal gonderirler Güvercin=0.1 Hz kadar dusuk sesleri duyabilir. Fare=1000–100.000 Hz Kedi=100–60.000Hz Yarasa= 2000Hz ile 110.000Hz arasindadir. Köpek=65–45.000Hz Hayvanları seven biriyim. İnsanlarla ya da bebekler ile konuştuğum gibi hayvanlarla da konuşurum. Kimi zaman derdimi, kimi zaman yaşadıklarımı anlatırım. Selam veririm onlara. Keyfim yerinde ise şarkı söyler, ıslak öttürürüm. Bugün yaşadığım bir olay sonrasında da benim duyamadığım ama onların duyabildiği şeyler olduğunu fark ettim. Kedi ve köpeklerin duyduğu sesler Yaşadığım yerde 5 tane yavrusu olan bir kedi ile dertleşir iken sürekli farklı yerlere baktığını gözlemledim. Bazı çıkarılan sesleri ben de duyuyordum. O anlarda ikimiz ve yavruları da aynı yöne bakıyordu ama hiç ses olmamasına rağmen kedinin aniden kulakları ve kafası ile tepkiler verdiğini fark ettim. Benim duyamadığım ama onun duyabildiği ses frekansları vardı. Biraz araştırma yaptığımda kedilerin 60000 Hz’ye kadar duyabildiklerini öğrendim. Mesela aşağıdaki videoda da sesime tepki veren bir yavru kedi var. Bir daha içtimaya geç kalmayın kelimemi duymakta ve cevap vermekte. Peki hayvanlar bizim duyamadığımız neleri duyabiliyor ? Duydukları o şeylerin neler olduğunu bilsek… |
Kimim:Bir öğretmen, bir besteci, bir kemancı, bir eş, bir kardeş, bir evlat, bir dost... Blog ArşiviKategoriler |